|  Bu çürümüş düzeni dünyamızdabarındırmayacağız!
  Henüz  okullar hibrit eğitime (eğitimin ‘yüz yüze’ ve ‘online’ olarak karma  şekilde yapılması) açılmadan öğrenciler barınma konusunda büyük mağduriyetler  yaşadılar. Özellikle üniversiteli öğrenciler, sosyal medya üzerinden  “#KampüslereÇadır” diyerek, tepkilerini dile getirmeye başlamışlardı.  Üniversitelerin açılmaya başladığı bugünlerde barınma sorunu daha da yakıcı  hale gelmiş olarak sürüyor. Barınma,  beslenme, ulaşım vb. ihtiyaçlar eğitim yaşamının birer bileşenedir. Tüm bu  konular eğitimden, eğitim hakkından ayrıştırılarak ele alınamaz. Parasız eğitim  de yalnızca derslere para ödememek değildir. “Ülkemizde gençlere parasız eğitim  sağlıyoruz” deniliyorsa, eğitim hakkının kapsamına giren her ihtiyacın da  parasız, nitelikli ve erişilebilir olması gerekir. Ancak var olan her şeye kâr  ve çıkar üzerinden yaklaşan kapitalizmde, barınma hakkı bir lüks haline  getiriliyor. Bugün, sırf kalacak bir yer bulamadığı için eğitim hayatını  ertelemek zorunda kalan, üniversiteye gidemeyen milyonlarca genç, bu düzenin  işleyişi sonucu en temel insani haklarından mahrum bırakılıyor.  Yetkililerden  beklendik açıklamalarDinci-gerici  iktidarın şefi Tayyip Erdoğan, bir gazetecinin “Bazı öğrenciler kiralık ev  bulma noktasında sıkıntı yaşıyor. Bu konuda ne gibi adımlar atılması  bekleniyor?” sorusunu, “Abartılacak bir sorun yok, ne abartıyorsun?” şeklinde  giriş babında bir azarlamayla şöyle yanıtladı:  “Yalnız  şunu çok açık ve net söyleyeyim özellikle yurt konusunda bir defa Türkiye’de  biz bugüne kadar hiçbir iktidarın yapmadığı yatırımları yaptık. Gayet de lüks  yurtlar yaptık... Biz göreve geldiğimizde üniversite öğrencilerinin aldığı burs  45 liracıktı. Ya elinize dilinize dursun ya. Şu anda ulan 650 liraya çıktık. Nereden  nereye geldik. Özellikle yurt konusunda bugüne kadar hiçbir iktidarın yapmadığı  yatırımları yaptık. Bizden önceki dönemlerde böyle yurtlar söz konusu değildi.”  Tayyip  Erdoğan, o çok bilindik kaba ve mafyatik üslubu ile barınma sorunun abartılacak  bir yanının olmadığını iddia ediyor. Barınma sorununa dair bakışını, son  dönemlerde gerçekleştirdiği açıklamalardaki tarzı ile dile getiriyor. Mevcut  durumun baş mimarı o değilmişçesine, “Öyle bir sorun mu varmış?” edasıyla  yaklaşıyor. 650 TL'ye çıkartılan burs ve kredi ücretlerini ise enflasyon  oranının her geçen gün arttığı, TL'nin durmadan değer kaybettiği, yoksulluk  sınırında yaşayan on milyonlarca insanın olduğu bir ülkede övünç kaynağı olarak  lanse ediyor. Ancak 2018 yılında yapılan bir araştırmanın yansıttığı kadarıyla,  2 milyonu aşkın öğrencinin eğitim masraflarını karşılayamadığı için üniversite  eğitimini sonlandırmış olmasından tabii ki bahsetmiyor. Ya da güncel bir örnek  olarak, uzaktan eğitim sürecinde bilgisayar, internet gibi teknik ekipmanı olmayan  milyonlarca öğrenciye bir çözüm getirmek yerine, “İsterseniz bu süreçte  okulunuzu dondurabilirsiniz” mesajları atan devlet üniversitesi yönetimlerinden  de hiç söz edilmiyor.  AKP  zihniyeti her yerde cirit atıyor. Örneğin İstanbul Emlakçılar Odası Başkanı  Nizamettin Aşa, barınma sorunu üzerinden büyüyen tepkilere karşı bir gazeteye  verdiği röportajda, “Serbest piyasa ekonomisi varken, ‘Kiralara üst sınır  getirilsin’ demek mümkün değil. Ciddi sıkıntı görmüyorum, öğrenciler birleşip 5  bin lira kiraya bir ev bulabilir.” diyebiliyor. Aslında bu açıklamalar bu zatın  tam da mensubu olduğu sınıfın bakışını yansıtıyor. Sermayenin kibrine ve  yaşadığımız insanlık dışı sistemin işleyiş biçimine uygundur. Evet,  kapitalizmde serbest piyasa ekonomisi vardır ve her birey yalnızca parası kadar  özgürdür. Parası varsa en güzel evlerde kalır, parası varsa en sağlıklı ve  güzel yemekleri yer, parası varsa en güzel eğitimi alabilir...  Yapılan  açıklamalar bir kez daha göstermiştir ki, milyonlarca insanı en temel insani  haklarından yoksun bırakan bu düzenin haramilerinden en ufak bir iyilik ve  beklenti içerisine girmek düpedüz abesle iştigaldir. Abartılan  barınma tablosu(!)Öğrenci  ve yurt kapasitelerini yalnızca üç büyük şehir üzerinden karşılaştırdığımızda  dahi çok büyük bir uçurumun yaşandığını görüyoruz. Kredi ve Yurtlar Genel  Müdürlüğü ve Yükseköğretim Bilgi Yönetim Sistemi istatistik verilerine göre,  İstanbul’da devlet, vakıf ve şirket (özel) üniversitelerinde eğitim alan  öğrenci sayısı 1 milyon 228 bin 707, KYK yurtlarının toplam kapasitesi 25 bin  815 kişidir. Ankara’da devlet, vakıf ve özel üniversitelerde eğitim alan  öğrenci sayısı 319 bin 406, KYK yurtlarının toplam kapasitesi 27 bin 225  kişidir. İzmir’de bulunan devlet, vakıf ve özel üniversitelerdeki öğrenci  sayısı 176 bin 63’ken, KYK yurtlarının kapasitesi ise 15 bin 717 kişi ile  sınırlı kalıyor.  KYK  yurtlarında kapasite zaten yetersizdi. Yurtta kalacak öğrenci sayısı, pandemi  önlemlerinden ötürü bu sene daha da azaltıldı. Ayrıca KYK ve üniversitelere ait  yurtlara ciddi oranlarda zam yapıldı. Örneğin İstanbul  Üniversitesi-Cerrahpaşa’ya bağlı yurtların ücreti pandemiden önce 350 TL’ydi,  bu sene 600 TL’ye çıkartıldı. Özel yurtlarda zaten fahiş rakamlar uçuşuyor. En  yaygın özel yurtlardan birisinin 4 kişilik odası aylık 1.600 TL’den başlıyor.  Yıllığı 2.000 TL olabilen “ucuz” yurtları ise devlet destekli cemaat ve  tarikatlar işletiyor. Öte yandan ev kiralarında bu yıl %70 ila %290 oranında  kira zammı artışı söz konusu. Yalnızca öğrenciler değil, işçi ve emekçiler  başta olmak üzere birçok kişi uygun ve sağlıklı koşullarda ev bulamamaktan  şikayet ediyor. Özcesi,  öğrenciler emlak simsarlarının, fırsatçı ev sahiplerinin, cemaat ve  tarikatların insafına bırakılıyor. “Bizleri  kurtaracak olan kendi kollarımızdır!”Bu  düzen hüküm sürdüğü müddetçe, var olan sorunlar kimi zaman toplumsal basınç  sonucu iyileştirilecek, kimi zaman sorun yakıcılığını yitirecek ama sorunun özü  hep baki kalacak. Bu yüzden barınmada temel mesele ve çözüm ne burs miktarının  arttırılması ne de kira fiyatlarının denetlenmesidir. Öğrenci evlerine maddi  destek sağlanması gibi talepler de çözüm değildir. Bu talepler ile yalnızca  sorunun belli yanları iyileştirilebilir ancak sorun çözüme kavuşamaz. Kısacası  bu kokuşmuş ve çürümüş düzenin bataklığındaki sinekleri avlamak ile değil,  bataklığı kurutmak hedefli bir mücadeleyle sonuç alabiliriz. Eğitim  ve özelinde barınma sorunu en temel insani haktır. Haklarımızı ancak mücadele  ile kazanıp kullanabiliriz. Sorunlarımızın çözümünü de bu sorunların kaynağı  olan düzenden beklemeyelim. Özgürlüğümüze, geleceğimize ve haklarımıza sahip  çıkalım, mücadeleyi yükseltelim! M. Nevra |